dilaraguner
Geçmiş, Gelecek ve An’a dair
İnsan neden geçmişe tutunur?
İliklerine kadar işlemiştir çünkü geçmiş yaşantılar. Anılar, hayal kırıklıkları, travmalar, parça parça kalmış duygu kırıntıları ve daha niceleri…
İnsan neden geleceğe tutunur?
Çünkü oradadır hayalleri, umutları, beklentileri, arzuları. Orada olduğuna inanır ve onun için çabalar. ‘Eski’ hatalarını yapmamak, daha iyi günler yaşamak, daha iyi yerlere gelmek, daha mutlu olmak… Bunların hepsinin gerçekleştiği yerdir gelecek. Tüm belirsizliğine rağmen, umutla bakıldığında henüz yaşanmamış günlerin ve anların topluluğudur.
Peki anda kalmak ne demek?
Nasıl başarır bir insan anda olmayı? Aslında sorunun cevabı soruda gizlidir. ‘Olmak’. Sadece ‘olmak’tır an dediğimiz, fark etmektir etrafındakileri, içindekileri, kafandakileri. Odağını nereye getirirsen oradadır aslında an ve o hayalini kurduğun mutluluk. Çünkü mutluluk da kalıcı değildir; hayattaki her şey gibi. Anı farkındalıkla yaşamak güzelleştirir o anı ve mutluluğa dönüştürür.
Farkındalık ise odaklandığın şeyi olduğu haliyle kabul etmektir. Bazen bu bir duyguyu, bir düşünceyi bazense bir çiçeği, bir gülüşü fark etmek. Onu almaya açık olmak ve kabul etmek. Onun sende yarattığıyla baş başa kalabilmektir farkındalık.
Farkındalık geliştikçe, hayattaki anlar daha kıymetli oluverir. İşte o zaman, ne geçmiş kalır elinde ne de gelecek. Sadece şu andasındır. Bunu bazen nefesine, bazen kalbine, bazense dışarıdaki bir nesneye odaklanarak yapabilir insan. Böylece o küçük anların farkına vararak şükretmek, hayatın en değerli hazinesi haline gelir. Bunu yapmak için öncelikle niyet etmek gerekir. Bırakıp her şeyi bir anlığına kenara, niyet et; şu anla temas etmeye, duygularınla, bedeninle ve gördüklerinle temasta kalmaya.
Benden sana bir şiir armağanla…
Misafirhane
İnsan kısmı bir misafirhane,
Her sabah yeni birisi gelir.
Bir sevinc, bir bunalım, bir zalimlik,
Aniden farkına varmak bir şeyin,
Hepsi beklenmedik misafir.
Hepsini karşılayıp eyle!
Evini vahşetle süpürüp,
Bütün mobilyalarını boşaltan
Bir kederler kalabalığı bile gelse.
Her geleni alnının akıyla misafir et.
Olur ki yeni bir zevk getirmek için
Boşalttılar evini.
Karanlık düşünce, utanç ve garez,
Hepsini gülerek karşıla kapıda
Ve buyur et içeri.
Minnettar ol her gelene
Kim gelirse gelsin.
Çünkü bunların her birisi
Öte taraftan bir kılavuz
Olarak gönderildi.
Mevlana
Sevgiyle,
Dilara Güner